estambul tours ve insan ile din bilgisi11
sizlere en güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki Kur’ân-ı kerîm hazret-i Ebû Bekrin medhleri ile doludur. (Velİlpvli sûresi, başdan başa. Onun üstünlüklerini bildirmek için gönderil-İrmekliklerini üstünlüklerini bildiren sahih hadîsler, sa-kadar çokdur. Onun güzel huyları, kıymetli hâlleri, kiramın hepsinin iyilikleri, geçmiş Peygamberlerin ^ da bildirilmişdi. Allahü teâlâ, bunu anlatmak için :a\ sûresinin sonunda meâlen, (Senin Esbabının iyilikleri Tev-îveincade de bildirildi) buyuruyor. Ümmetlerin en iyisi olan \llahü teâlânın merhametine kavuşmuş olan bu ümmetin en ^iveenbaşda geleni hazret-i Ebû Bekrdir “radıyallahü anh”.kâfir ve sapık denilirse, başkalan için ne denilmez? Onlar -tülde hangi yoldan söz açılabilir? Ey, yerleri ve gökleri yokdan •jedenve gizli ve açık herşeyi bilen Allahım! Kullannın arasm-jüaynhklarda, haklı olanı sen bilirsin! Doğru yolda olanlara biz-61 selâm olsun.
TE^ni; Muhammed Ma’sûm hazretleri, (Mektûbât)ın ikinci i, 80.Cİ mektûbunda buyuruyor ki, (Belâları, sıkmtılan def aekıçm (Istigfâr düâsı) okumak, çok fâideüdir ve tecribe *ıışdır. Bunu, hadîs-i şerifler de bildirmekdedir. Bu fakır, her ^nemazdan sonra, üç kerre (EstagfinıUaherazim ellezî lâ ilâhe Duv elhayyel kayyûme ve etûbü üeyh) okuyorum. Sonra, 67 "fa yalnız (EstagflruUah) okuyorum.)
Mâi-ü mülke olma mağrûr, deme rar mı ben gibi? Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi!
Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da ibret ali şu direksiz kubbe-i semâya bak da ibret al!
Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyâmn kudretin, her sabâh, seher vakti, dünyâya bak da ibret al!
Pâdişâh olsan da, derler, ‘‘f**
var, musallâda yatan mevtâya bak da, ibret al.
Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyarak, fâideli şeyleri yaratıp göndermekdedir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken âsî mü’minlerden dilediğini afv edecek, doğruca Cennete kavuş-duracakdır. Her canlıyı yaratan, her vân, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle bir Allahm şerefli ismine sığınarak, bu kitâbı terceme etmeğe başlıyoruz.
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun çok sevdiği Resûlü Muham-med aleyhisselâma salât ve selâm olsun! Bu yüce Peygamberin temiz Ehl-i beytine ve âdil, sâdık Eshâbmm hepsine hayrlı düâlar olsun!
Allahü teâlâ, kullanna çok acımakda, onlann dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşamalarmı, âhıretde de sonsuz se’âdete kavuşmalarım istemekdedir. Bunun için, insanlar arasından seçdiği en üstün, en iyi kimseleri Peygamber yapmış, bunlara kitâblar göndererek huzûr, se’âdet yolunu göstermişdir. Se’âdete kavuşmak için, önce kendisine ve Peygamberlerine inanmak lâzım olduğunu bildirmiş, sonra kitâblanndaki tekliflere uymağı emr etmişdir. Böyle inanan ve teklifleri beğenen insana (Mü’min) ve (Müsli-mân) denir.
Allahü teâlânm var ve bir olduğunu ve Peygamberlere nasıl inandacağmı bildirmek için, İslâm âhmleri birçok dilde çok kitâb yazdılar. Kısa, açık, kolay anlaşılır, şübheleri, vesveseleri giderir olarak yazılmış olanlardan arabca (İsbât-ün-nübüwe) kitâbı çok fâidelidir. Bu kitâbı, büyük İslâm âlimi, imâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî, onsekiz yaşında iken yazrmşdır. (Şerh-i Mevâkıf) kitâbı-
insanlann, sömürücü ve aldatıcı yayınların şaşırtıcı
- HenTuTuîarak, bu kitâbı dikkat ile ve insaf ile okuyup fldfrâhata ve huzûra, âhıretde de sonsuz se’âdete kavuşmala-lâcizâne düâlar ederiz.
Çim aşk denizi dalgaJandi,
Ol dürr-i yetim zâhir oldu,
Şâmnda buyurdu, Hâlda pâk,
(Levlâke levlâk lemâ haiaktüi eOâk),
Mabmûdu IMuhaMumedü mübeccei,
Mahbub-i Hûda, Nebiyyi mürseL Doğdukda o şemsin ziyası.
Doldurdu bütün kâinâtt.
Gördü onu basîr olanlar.
Gömüyor, yabuz kör olanlar.
0gonca, Mekkede açüdı.
Kokusu dünyâya saçıldı.
Zerredir o güneşden eVan,
Alemdeki Um ile irfan.
Bugün dolduran, rûy-i zemîrü,
Brnler, o gülün fitili.
01güneşin olmasa berki.
Kim parlatırdı, şarkı-garbı?
Olmasa Endülüs okulu açık.
Kim Avrupaya tutardı ışık.
Um merkezi Semerkand, Bağdâd,
Etdi, yeryüzünü cehiden âzâd.
Böylece kapladı her yeri.
Hızla envâr-ı Muhammedi.
İnsaf et, ey inadcı insaf.
Meydânda değilmi ilmi eslaf?
Kim eyledi Mustafâ gibi,
hamet ederek. Peygamberler göndermeği dilemişdir’p Igliiiv bu vazifelerini yapabilmeleri için, itâ’at etmiveni
İ^pBv DU vazııeıennı yapaDiımeıen ıçm, ita at etmiyenleriTmalârij^Uâ’at edenlere müjde bildirmeleri lâzımdır. Âhir rincilerlçin azâb, İkinciler için sevâb bulunduğunu habeT^^ '’*' leri lâzımdır. Çünki insan, kendine tatlı gelen şeylere kavuşrnî^' ter. Bunlara kavuşabilmek için, doğru yoldan sapar, günâh isil! Başkalarına kötülük yapar. İnsanları kötülük yapmakdan koni mak, dünyâda ve âhiretdc râhat ve huzûr içinde yaşamalarını sağ. lamak için, Peygamberlerin gönderilmesi lâzımdn. Dünyâ hay|, kısadır. Âhiret hayâtı sonsuzdur. Bunun için, âhiret hayâtındaki se’âdeti kazanmak önce gelmekdedir. Eski felsefecilerden ba’zıla-rı, kendi görüş ve hayâlleri üe hâzırladıkları kitâblann sürümlerini artdırmak için, Peygambere inen kitâblarda okuduklan ve bunlara inananlardan işitdikleri, ahlâkı güzelleşdirmek ve fâideli işler yapmak yollarını bunlara kanşdırdılar. Hüccet-ül-islâm imâm-ı Muhammed Gazâlînin, kitâbında ibâdetlere de yer vermesine gelince, fıkh âlimleri ibâdetlerin nasıl yapılacaklarını bildirdiler. In çeliklerini anlatmadılar. Çünki, onlann maksadı, ibâdetlerin doğ ru yapılmasının şartlarım ve sekilerini bildirmekdi. İnsanlann içle rine, kalblerine bakmadılar. Bunları bildirmek, tesavvuf âlimler nin vazifesi idi. İmâm-ı Gazâlî, bedenlerin ve görünen işlerin iyi leşmesini sağlıyan din ile, iç âlemin temizliğine kavuşduran tesav vuf bilgilerini birleşdirdi. Kitâbında bu ikisine de yer verdi. İkinci sine (Münciyyât), ya’nî felâketden kurtancı bilgiler ismini verdi ise de, ibâdetlerin de müncî olduklannı bildirdi. İbâdetlerin kurtarıcı olmalannı sağlamak, fıkh kitâblanndan öğrenilir. Kurtarıcı olan kalb bilgileri, ûkh kitâblanndan öğrenilmez. Bunu dahâ iyi anlamak için, bu kitâbda bildirdiğim, O yüce imâmın sözlerim okumalıdır.
Tıb adamı Calinosu ve nahv âlimi Amr Sîbeveyhi görmedik. Bunların o ilmlerde mütehassıs olduklarım nerden anladık? Tıb ilminin ne demek olduğunu biliyoruz. Calinosun kitâblarım okuyor, sözlerini işitiyoruz. Hastalara ilâç verdiğini, derdlerden kurtardığını öğreniyoruz. Buradan, onun tabîb olduğuna inanıyoruz değil mi? Bunun gibi, nahv ilmini bilen bir kimse, Sîbeveyhin ki-tâblanm okuyup, sözlerini işitince, onun nahv âlimi olduğunu anlar ve inanır. Bunlar gibi, bir kimse peygamberliğin ne olduğunu iyi anlar ve Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerifleri incelerse, Muhanı-med aleyhisselâmın, peygamberliğin en yüksek derecesinde olduğunu iyi anlar. O iki âlime olan îmân hiç sarsılmadığı gibi, câhillerin, sapıkların iftiraları, lekelemeleri, onun Muhammed alcy-
oto bu îmânını hiç sarsmaz Çünki, Muhammed aley-.07leri ve bütün hareketlen, insanların olgunlaş-^'Trehberlik etmekde, îmanlannın ve işlerinin doğru ve fâ-^Calannısağlamakda ve kalblerindeki hastalıklann tedâvîsi-î^kötü ahlâklarının giderilmesine, medeniyyete ışık tutmakda-'peygamberlik de, bu demekdir.
pagda, çölde [ve komünist memleketlerde] yaşayıp da, Pey-jjberleri işitmemiş olana (Şâhik-ul-cebel) denir. Bunların Pey-(jberlige ve Peygamberlerin gönderilmiş olmasına inanmalan jjııkm değildir. Bunlara Peygamber gelmemiş gibidir. Bunlar zûr görüldü. Peygambere inanmaları emr olunmadı. Bunlar jıKur’ân-ı kerîmde, İsrâ sûresinin onbeşinci âyetinde, (Peygam-^şöndenneden Önce, azâb yapmayız!) buyuruldu. [Bunlar hay-mlar gibi, hesâbdan sonra, ölecekler. Cehennem eızâbı ve Cennet leti görmeden, ebedî olarak yok edileceklerdir. Kâfirlerin bâ-şolmıyan çocukları için de böyledir.]
Din bügilerini din câhillerinin kitâblanndan ve din düşmanlan-31 zehrü kalemlerinden edinenlerin şübhelerini, vesveselerini gi-innek için, bildiklerimi açıklamağı düşündüm. Hattâ, bunun ken-iiıne bir vazife, insanhğa borcum olduğunu gördüm. Bu kitabı ya-arak, peygamberlik ne demek olduğunu ve Muhammed aleyliis-aamm, peygamberliğin tam sahibi olduğunu bildirmeğe ve buna aaımuyanlarm şübhelerini gidermeğe ve kendi akllanna ve görüş-srine dayanarak bu hakikati örtbas etmeğe kalkışan birkaç fen yo-azmın hiyânetlerini, zararlarını ortaya koymağa çalışdım. İslâm berinin kitâblanndan vesikalar vererek ve âciz düşüncelerimi bekleyerek onlann ifürâlarını çürütmeğe uğraşdım. lütâbımı bir mukaddeme ile iki makale (ana söz) olarak hâzırladım. Başlangıcı da iki bahse ayırdım. Allahü teâlânın yardımına güvenerek yazmaca başlıyorum.