estambul tours ve insan ile din bilgisi55

estambul tours ve insan ile din bilgisi55 

evet sizlere bugün güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki Yukanda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, mu’cizeyi Allahüte-âlâ yaratmakdadır. Herşeyi Allahü teâlâ yaratmakdadır. Allahü teâlâdan başka yaratıcı yokdur. Şu kadar İd, bu dünyânın ve dünyâ işlerinin düzgün olması için, Allahü teâlâ, herşeyin yaratılma-smı sebeblere bağlamışdır. Birşeyin yaratılmasmı istiyen kimse, o şeyin sebebini kullanır. Sebeblerin çoğu, düşünmekle, tecribe ile, hesâbla bulunacak şeylerdir. Bh-şeyin sebebi yapılmca, AUa-hü teâlâ, o şeyi, dilerse yaratır. Mu’cize ve kerâmet böyle değü-dir. Allahü teâlâ bunları sebebsiz olarak, hârika olarak yaratır. Sebebe yapışmak, Allahü teâlânın âdetine uymakdu. Allahü te-âlânm sebebsiz yaratması, âdetin hâricine çıkmak olur, hârika olur. Mu’cize, yalnız Peygamberde hâsıl olur. Başkasmda hâsıl olmaz. Herhangi bir kimseyi övmek için (Mu’cize estambul tours yapdı) demek, (Mu’cize olarak kurtuldu) demek. Onun Peygamber olduğunu söylemek olur. Bunda niyyete bakılmaz, söze bakıhr. Herhangi bir kimseye peygamber demek küfr olur. Söyliyenin imâm gider. Allahü teâlâdan başkasına yaratıcı demek, (falanca yaratdı) demek de böyledir. Müslimânlar, böyle tehlükeli şeyler söyleme-melidir].

Beşinci olarak diyorlar ki, Kur’ân-ı kerîmin, okunmasında da, ma’nâsında da, İslâm âlimleri arasında ayrılık oldu. Hâlbuki, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde hiç aynhk bulunmadığım haber veriyor. (Nisâ) sûresinin, seksenbirinci âyetinde meâlen, (Bu Kur’ânı Allahdan başkası göndermiş olsaydı, bunda elbette çok aynbklar bulurlardı) buyuruluyor. (£1-Kâri’a) sûresinin beşinci âyeti, (Kel’ıhnil menfûş)dur. Ba’zılan, bunu (Kessâfil menfûş) okumuşdur. (Cum’a) sûresinin dokuzuncu âyeti, (Fes’av ilâ zik-rillah)dır. Ba’zılan, buna (Femdû ilâ zikrillah) dedi. (Bekara) sûresinin yetmişdördüncü âyeti, (Fe-hiye kelhıcâreti)dir. Buna (fe-kânet kelhicâreti) diyenler oldu. (Bekara) sûresinin altmışbirin-ci âyeti, (aleyhimüzzilletü velmeskenetü)dir. Bunu ((aJeyhimül-meskenetü vezzilletü) okuyanlar oldu. Kur’ân-ı ke*'"
'“»"''ÎR^hbenâbâ’id beyne esfârinâ)dır. Ey Rabbimiz! ‘■“İCbfden U7.aklaşdır d^ekdir. Allaha düâ etmekde-'*"hr bunu (RabbUnâ bâ’ade beyne esfârina) okumuş-rtUi/kitâblanmızı bizden uzaklaşdırdı, demekdir, (Ma-itesiııin yüzonbeşinci âyeti, (Hel yestetfu Rabbuke) Rab-(jmkabûl eder mi, demekdir. Ba’zılan bu âyeti, (Helteste-İlıcke) okumuşlardır ki, Rabbine düâ eder misin? demek-
;:cvâb: Bildirilen aynlıklan yapan birer kişidir. Tefsîr ve Kı-1 âlimleri bu ayrılıkları yapanların okumasını red etmişlerdir, birliği ile olan okumağı almışlardır. Peygamberimiz “sallallahü (hive sellem”, (Kur’ân-ı kerîm yedi harf üzerine indirildi. Bun-ınhepsi şifâ ve kâfidir) buyurdu. Bunun için Kur’ân-ı kerîmin jınmasmda ve ma’nâsmda hâsıl olan aynlıklar, Onun mu’ciz olasına leke düşürmez.
|Hadîs-i şerif deki harf, lügat, kırâ’et demekdir. Heızret-i Ebû drin topladığı Mıshafda, yedi çeşid okumanın hepsi vardı. ı"u ' halîfe iken, Eshâb-ı kiramı topladı. Yeni yazıla-
Mıshaflann Resûlullahm son senesinde okuduğu şeklde ol-alan sözbirliği ile kabul edildi. Kur’ân-ı kerimi bu şeklde oku-m yacibdir. Diğer altı şeklde okumak da caizdir. (Rıyâd-un-ttsıhîn)].
Altıncı olarak diyorlar ki, Kur’ân-ı kerimde fâidesiz tegannî ve
İArarlamalar vardır. Meselâ, (Inne hâzâni le-sâhirâni) böyle te-■înnîdir. Okumadaki tekrara misâl, (Rahman) sûresidir. Ma’nâda-^tekrara misâl, Mûsâ ve îsâ aleyhimesselâmın kıssedandır.
Cevâb: [(Hâzâni ile sâhirâni) âyet-i kerîmesinin, belâgat ilmine |öre, i’câz derecesinde olduğunu bildirmek için, İmâm-ı Rabbani bddise sirruh”, (§erh-i mevâkıf) kitabından alarak, burada uzun iîzmışdır. Bunlan terceme etmedik.l Tekrârlara gelince, ma’nâyı tihnlere iyi yerleşdirmek için, bunun fâidesi inkâr edilemez. Bir 'Ha nayı çeşidli ifâdelerle anlatmak san’atinin kıymeti, belâgat il-fnini bilenlerce ma’lûmdur. Tek bir kıssada çeşidli olaylar bulunur, lek kıssa çeşidli yerlerde tekrârlanırken, başka başka olaylara alırlık verilir.
Resûlullahm “sallallahü aleyhi ve sellem mübarek parmağı Kesuluua bölünmesi, taşların, ağaçların kendisi
hâ nice mu’cizeleri vardır. Bu mu’cizelerinin herbiri söl bildirilmiş değil ise de, sözbirliği ile bildirilmiş olan muicie^ çokdur. Hazret-i Alînin kahramanlığı, Hâtem-i Tâînin cömerdlift [ve Roma imperatörlerinin beşincisi olan Neronun zulmleri, işkenceleri] gibi dillerde destân olmuşlardır. Peygamberliğini isbât için bize bu kadarı da yetişir.
Muhammed aleyhisselâmm Peygamber olduğunu isbât eden yollardan İkincisi, peygamber olduğu bildirilmeden önceki ve Peygamberliğini bildirirken ve Peygamber olduğu anlaşüdıkdan sonraki hâllerini, güzel ahlâkını, hikmet dolu sözlerini incelemek-dir. Meselâ, ne dünyâ işleri için, ne de âhıret işlerinde hiçbir ze-mân yalan söylememişdir. Ömründe bir yalan söylemiş olsaydı, azılı düşmanlan, bunu her yere yaymak için, yanşırlardı. Peygam-berhğinden önce ve sonra çirkin bir şey yapdığı hiç görülmedi. Ümmî olduğu hâlde [ya’nî kimseden birşey öğrenmediği hâlde], pek fasih, ya’nî açık ve tatlı konuşurdu. Bunun için, (Bana cevâ-mi’ul kelim) verildi, buyurdu. [Cevâmi’ul kelim, az kelime kullanarak, çok şey anlatmak demekdir.j Allahü teâlânm, dînini bildirmek için, meşakkatlere katlandı. Hattâ, öyle oldu ki, (Hiçbir Peygamber, benim çekdiğim işkenceleri çekmemişdir) buyurdu. Bunlann hepsine katlandı. Vazifesinde hiç gevşeklik göstermedi. Düşmanlarma gâlib gelip, insanlann hepsi emrine girince, güzel ahlâkında, merhametinde, tevâzu’unda hiç değişiklik olmadı. Ömrünün her estambul tours zemânmda, herkesin gönlünü ahrdı. Kendini kimseden üstün görmezdi. Ümmetinin hepsine baba gibi çok şefkâtli idi. Aşın merhametinden dolayı, kendine (Fâtır) sûresinin, (Onların yanbş hareketlerinden dolayı üzülme!) meâlinde olan sekizinci âyet-i kerîmesi ve (Kehf) sûresinin, (Onlarm yanbş işlerine üzülüp kendini helak mı edeceksin?) meâlinde olan altıncı âyet-i kerîmesi geldi. Cömerdliği hadden aşmış idi. Bunu frenlemesi için, (İsrâ) sûresinin, (Malmm hepsini verecek kadar eU açık olma!) meâlinde olan yirmidokuzuncu âyet-i kerîmesi geldi. Dünyânın geçici ve aldatıcı güzelliklerine hiç bakmazdı. Peygamberli-ğiıü bildirmeğe başladığı zemânlarda, Kureyşin ileri gelenleri, yanına gelip, (Sana istediğin kadar mal verelim. İstediğin kızı verelim. istediğin yere başkan yapalım. Bu işden vazgeç!) dediler. Yüzlerine bile bakmadı. Fakirlere ve kimsesizlere karşı merhametli, mütevâzı’, mal ve mülk sâhiblerine karşı ise, ağır başlı ve ciddî idi. (Uhud gazvesi) ve (Hendek ya’nî Ehzâb gazvesi) ve (Huneyn gazvesi) gibi en ümmîdsiz muhârebelerin en korkunç zemânlarında bile, hiç geri dönmedi. Bu da, mubârek talbinin kuvvetini ve
„,acatoa. meselâ. (Mâide) suresinin yetmişinci ayetınde-*fSâ seni insanların laratlarmdan korur!) meal-ı şen-.1te tam toanmış olmasaydı, böyle hârika kahramanlık gös-S imkânsız olurdu. Hâllerin, şartların değişmesi, Onun gü-Jhlâkmda, herkese karşı olan davranışlarında, ufak bir değiş-7apmadı. İnsaflı ellerin yazdıkları doğru, tarafsız târihleri lııyanlar, bu yazdıklarımızı daha iyi anlar. Bunlardan biri, pey-Ijıberlik için vesika değil ise de, ya’nî bir kimsenin, bu üstün-jjerden biri ile başkalarından ayrılması, onun peygamber ola-göstermez ise de, bu üstünlüklerin hepsi, ancak peygam-tılerde toplanır. Bu üstünlüklerin hepsinin Muhammed aleyhis-;limda toplanması, Onun, Allahın peygamberi olduğunu göste-uvesîkalann kuvvetlüerindendir.
[Muhammed aleyhisselâmm güzel hayâtını okuyup anlamak is-5enlere, latin harfleri ile yeızılmış türkçe (Kısas-ı Enbiyâ) ve iley^b-i led^niyye) kitâblarmı okumalarını tavsiye ederiz, r.) kitabının türkçe ve İngilizce birinci kısmlann-
2Qa(Hilye-i se’âdet) başlığı altında uzun yazıhdır.]
estambul tours yazdı ve sundu..