estambul tours ve allah bilgileri33

estambul tours ve allah bilgileri33

 bugün güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki “Zevceleriyle temasta bulunmadığı halde, temasta bulunmuş gibi hayal ederdi" sözünün mânâsı şöyle olur;
Âdeti üzerine zevceleri ile temasta bulunmak isteği kendisinde bulunurdu. Ancak zevcelerinden birine yaklaşt.ğı zaman sihirin tesirine kapılıp cinsî münasebette bulunamazdı. Nitekim, sihirli olan kimselere ve hastalıklı olanlara böyle arız olunduğu gibi. Belki de Süfyan-ı Sevrî, "Bu sihirlerin en şiddetlisi olanı idi" sözü ile buna işaret etmişti.
Hz- Âişe’nin diğer rivayetindeki,

“Bir şeyi işlemediği halde, işledi gibi hayal ederdi" sözü gözüne görülen hayal kısmından olur.
Nitekim hadîste "Peygamber zevcelerinden birini gördüğünü zannederdi, veyahut başkasının yaptığı bir işi mUşahade ettiğini zannederdi, fakat bir şeyi ayırt etmekte kendisine arız olan hastalıktan değil, görmesine isabet eden görme zayıflığından dolayı kendisine hayal olarak görülen şey gerçekte vuku bulmazdı. Peygamber (sallaUahu aleyhi ve
sellem)c yapılan sihir böyle olduğuna vc kendisine yapılan sihirinancai dış âlemine tesir ettiğine göre, iç âlemine hiçbir tesir yapmış debidir Bunda gerçekten uzak kalan dinsiz bir delil bulamaz.
BÖLÜM
(Geçen bölümde zikrettiğimiz) hususlar, Peygamber (sallallahualtj. hi ve sellemfii) bedeninin dış ve iç kısmına arız olan hastalık yönünde; durumudur. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya işltnndc karşılaştığı hallerine gelince, biz onları söz, iş vc itikad olarak geçen yol ve üslûbumuz üzere kaydederiz.
Bunlardan itikad hususundaki durumu ise. Peygamber (sallallahuak), hi ve sellem) dünya işlerinden bir şeyin (yapılması câiz olduğunu vtyj terkedilmesi gerektiğini) sanırdı, (fakat ilk bakışta böyle sandığı) şey a. sine zuhur ederdi. Veyahut o iş hakkında şek eder (bir tarafını dateralı etmezdi). Veyahut bir tarafının tercih edilmesini zanneder, sonra aks çıkardı. (Bunların hepsi dünya işleriyle ilgili olan hususlardır). Dinişk-riylc ilgili olan hususlar ise böyle değildir. Nitekim Ebu Süfyanb.el-M ve bilginlerden birçok kimsenin rivayet ettikleri hadîs buna delâlet«fi-yor. Râvîler diyorlar ki:
Ebu Abbas Ahmed b.ömer, Ebu Abbas er-Raziy, Ebu AhmedbM-ruveyh, İbn Süfyan, Müslim, Abdullah b.er-Rumiy, Abbaset-Anbenj. Ahmedel-Mu’kıriy, En~Nadr b. Muhammed, tkrime, Ebuen-Neaifi), Rafi' b.Hadiyc'den rivayet etmişlerdir. Rafi’ b.Hadiyc diyor ü:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Medinc-i M ün evvere'ye teşrif ettiklerinde, Medineliler hurma aşılıyorlardı. Resûl-i Ekrem(s.a.v.) onlara,
—Nc yapıyorsunuz? buyurdu.
—(Çok versin diye) biz böyle yapıyor idik.
—Aşılamayı terk ederseniz, sizin için daha hayırlı olur sanırım.
Bunun üzerine Medineliler hurma aşılamayı terkettiler. Bu sebebim hurma ağaçları eskisinden daha az meyve verdi. Durumu Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) bildirdiler. Resûlullah (sallallahu aleyhin sellem) buyurdu ki:
—Ben ancak bir beşerim. Ben size dininizden bir şey emrettiğim a-man siz onu tutunuz. Size benim re'yim ile bir şey emretliğimramıı (bilin ki) ben de beşerim.
Enes'in rivayetinde ise,
“Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz" diye varid olmuştur. Diğer bir rivayette (Müslim rivayet etmiştir^ şöyle buyuruyor:
—Ben (sizin zunnınıza mulıaliO zanda bulundum. Bu zannımdan dolayı beni muaheze etmeyin (618).
(Bir kadına ait olan) bahçedeki tahmini kıssasında Ibn Abhas'ın rivayet ettiği hadîste Rcsûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuştur:
—Ben ancak beşerim. Size Allah'tan (vahiy olarak) konuştuğum şeyler haktır. Size kendimden söylediğim şeyde ise, ben ''.■.eak bir beşerim. (Her beşer gibi) halâ ederim, isabet ederim (618a).
Bu söylediklerimiz. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya işleriyle ilgili olarak kendi görüşüyle söylediğinde ve dünya durumlarındaki zannına göre varid olandır. Yoksa kendi ictihadiyle şeriat hakkında söylediği ve sünnet olarak açtığı yol hususunda söylediği varid değildir.
Ve yine Ibn İshak'm rivayet ettiği (hadîs) gibi, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) vakta ki Bedir sularına uzak bir yerde konakladı, kendisine Habab h.Münzir dedi ki:
—Burası Allah’ın sana, konaklaman için emrettiği bir yer midir? Buradan ne bir adım ileri gidebiliriz, ne de bir adım geri kalabiliriz. Yoksa bu bir rey midir? Ve bir harb hilesi nıidir?
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
—Hayır, (Allah bana oraya konaklamam için emretmedi.) Bilâkis, o bir rey ve harb hilesidir.
Habab h.Münzir:
—Burası konuklanacak yer değildir. Hemen kalk (buradan beraber gidelim) ta ki Kureyş kavmine yakın bir suyun yakınına varıp orada konaklayalım. Sonra onun ardındaki kuyuların hepsini yok edelim. Binaenaleyh biz susuz kalmayız, onlar ise (düşmanlarımız) susuz kalırlar. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
—İyi bir reye işaret eltin buyurdu, onun dediğini yaptı (6ISb). Nitekim Allahü Teâlâ buyuruyor:
"... Artık onları bağışla ve kendilerine Allah'dan mağfiret dile. İş hususunda fikirlerini al (müşavere et)” (619).
Yine, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), (Ahzab savaşında) düşmanlarının bir kısmı ile Medine hurmasının üçte biri üzerine sulh yapmak istedi, bu hususla Ensarla i-stişarede bulundu. Ensar kendi görüşlerini Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) bildirdikleri zaman, Peygam-
161(1) İmam .Mıı.tlım, Siilıilı. Kiuıbn'l I aılaıl. .'8. İlahtı Vııttıbı lımi'.ıl Ma kaalchtı Şer'an'-ıb l.1V(236l) 140(2362) No.lu hadise bakılmalıdır.
(618a) hm Abbas (r a.) dan İmam Bezzar'm lahriç cılijiııı imam .Si(>ıJ(f (r.h.) Menahil, 80'de taydeımiMir,
(618b) Ayrıca Heyhakrmn t/nr'den vc bir cemaatdan rivayeli (ahriç elliğini İmam SıJvıîo'(r.h.) Menahil, 80’de kaydclmisiir.
ber (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi görüşünden rücû etti (620) gibi ve benzerleri olan dünya işlerindeki, o işle dinî ilim, itikadvc(bm^ lan) öğretmek gibi işlerde zikrettiğimiz hususların Peygamber (sallallahu aleyhi ve seUenı)dcn vaki olması caizdir. Çünij bunların hepsinde bir noksanlık vc tenzil-i rütbeye sebep olacak bir jer yoktur. Bunların hepsi insanların alışageldiği adî işlerdendir. Bunla-tecrübe edenler, dikkatle bunların üzerine eğilenler bilirler. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)\n kalbi ise, Allah’a ibadet etmekle doluda Bütün azalan i.se, şeriat ilimleri ile dolu, kalbi ümmetinin dini ve diıj. yevî maslahatiyle sımsıkı bağlanmıştır. Lâkin bu (yani bir işin ilköna sandığının hilâfına çıkması) dünya işlerinin bir kısmında vaki olur. B;;. nun benzeri dünya işlerinde nadiren ve dünyayı korumakta ve dûnıı semeresinden faydalanmakta tetkik ve tahkik yolunda olan husustaî nadiren vaki olması câizdir. Gaflet ve aptallığa yol açacak dûnyaijlerr nin bir çoğunda vukubulması ise aslâ câiz değildir. Tevatüren rivaye edilmiştir ki. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya işlerini,dûjya maslahatının en inceliğini ve dünya halkının siyasetini, beşeriyetiâcu bırakacak bir şekilde biliyordu. Biz bu hususa bu kitabın
PEYGAMBER (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEMjİS, HUZURUNDA GÖRÜLEN DAVALARIN HÜKÜMLERİ KONUSUNDA; HAK İLE BATİLI (HAKLI İLE HAKSİZ) KULLARDAN, MEMLEKET İŞLERİNDE (ISLAH EDİCİ İLE İFSAD EDİCİYİ) BİLMEDEKİ İŞLERİNDE OLAN GÖRÜŞLERİ
Bu hususları Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) güzel açıklıyor:
—Ben ancak bir beşerim. (Bana bazı defa vahiy geliyor). Sizuılin-nızda çekişiyorsunuz. Sonra hüküm vermek için bana geliyorsunuz.Ok ki biriniz diğerinden daha akıllı, zeki ve kültürlü olup, güzel delillerle ri sürer. Ben de işittiğim sözlere binaen hüküm veririm. Kime kırk şinin hakkından bir şey (kendi reyimle) hükmeder (de durum aksi olum! lehine hüküm verdiğimden ondan hiçbir şey almasın. Çünkü om ba cehennemden bir parça kesip veririm.
El-Fakıh Ebu el-Velid; Hüseyn b.Muhantmed el-Hafız, Ebuöt«. Ebu Muhammed, Ebu Bekr, Ebu Davud, Muhammed b.Kesir,Hi^ b.Urve’den Süfyan, o da babasından Zeynep binli ÜmmüSelm'ii
(620) imam Bezzar'm Ebu HUreyre (r.a.) hadiseyi inhrıç elliğini İmam Sııyin (r.lıI| 80’de kaydcımiş ve meinini vcrmljiir.
rivayet edilmiştir. Resûlullah (saltallahu aleyhi veseUem) buyuruyor, der ve yukarıdaki hadîsi zikreder (621).
Ziihri'mn t/rve’den rivayet‘ettiği hadîste ise şöyle buyuruyor (aley-hisselâm):
—Olur ki, .sizden biriniz, diğerinden daha iyi konuşur, ben de onun sadık olduğunu (sözünde) zannederim de kendi lehine hüküm veririm.
Peygamber (satlallahu aleyhi veseUcm) davalarda iki şahidin şehade-tini dinler, zannın galebe çaldığı tarafı tercih eder ve zahire göre hüküm verirdi. Bu hükmü verirken de, Allah’ın hikmetinin iktiza ettiği hususlara riayet ederdi. Çünkü eğer Allah dilemiş olsaydı. Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) kullarının sırlarına, ümmetinin içlerinde gizlediklerine muttali kılardı da, onların davalarında, itirafa veya delile, veyahut yemine veyahut da bir şeye benzetmeye hacet kalmadan kendi kesin ilmiyle hüküm verirdi. Lâkin Allahü Teâlâ Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)\n ümmetine. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün işlerinde, davalarında, gidişatında ona uymalarını emretti. Bu peygamberin bütün gidişatına uymalarını Allah'ın emretmesi, eğer Allah’ın peygambere has olan verdiği ilim ve yalnız peygamberin bilmesini tercih ettiği hususlarda olmuş olsaydı, bu hususlarda ümmetinin Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) uymaları mümkün olmazdı. Kendisinden sonra ümmetinden biri şeriata muhalif hüküm verdiğinde ona bir delil gösterilemezdi. Çünkü biz o vakit, o dava hakkında verdiği hüküm için Allah’ın kullannın içinde bulunan gizli hususlardan peygamberi tercih ederek yalnız ona bildirdiği şeyi bilmeyiz. Çünkü bu gizli olanlar ümmetin bilmediği hususlardır. Bunun için Allahü Teâlâ şer’î hükümlerini kullarının davadaki zahirlerine göre icra kıldı. Bu durumda peygamber ile peygamber olmayan bir ve eşittir. Bu da ümmetinin davalardaki hükümleri tayin etmekte, verilen hükümlerin şeriata uygun olması ve bu davalarda verdikleri hükümler, peygamberin sünnetinden edindikleri kesin ilim ile olma suretiyle O’na tam mânâsiyle uyulsun diye olmuştur.
Çünkü (bir şeyi) amelî olarak açıklamak, nazarî olarak açıklamaktan daha fazla öğreticidir. Lâfzı tevil edenin tevilini ve birçok ihtimal ileri sürmesini daha iyi kaldırır, yok eder. Pcyg,timhcT (sallallahu aleyhi vesellem)in zahire göre hüküm vermesi, hükümlerin doğruluğunda daha açık, insanlara açıklamakta daha yararlı olur. Kavgayı, düşmanlığı icap edecek hususları gidermekte daha çok faydalı olur. Bu hususların hepsine ümmetinin hâkimleri uyarlar, kendisinden rivayet edilene sımsıkı sarılırlar, şeriatının kanunu korunur. Peygamber (sallallahu aleyhi
veselletn)\n gaybı bilen Allah’ın kimseye vermediği, gaybî ilmemuttaij olmaması, Peygamberin nübüvvetine leke getirmez, onun ismetinden bu ip dahi koparmaz. Çünkü kendine mahsüs olan gaybî ilimleri kiınseyt bildirmez. Ancak peygamberlerinden istediğine bildirir. Dilediğintbi dirir, dilediğine de bildirmez.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)\n, kendi ve başkasının ahır lini veya kendi yaptığını ve başkasının yaptığını bildiren dünyevisözltıi ise, biz geçen kısımlarda zikrettik ki, peygamberin, kasden olsun,sek ven olsün, sıhhatli iken olsün, hasta iken olsun, kızmışken olsun, ku-mamış iken olsun hiçbir bakımdan ve her halinde sözlerinde hilâb hakikat, yalan sözün bulünması asla mümkün değildir. Çünkü Peygaıt ber (sallallahu aleyhi ve sellem) yalan söylemekten korunmuştur.
Bu kendisinde yalan ve doğruya ihtimali olan sırf haber bakımında söyledikleri hususlardır. Amma, dış görünüşü, iç görünüşünün alsa ilham eden hususlarda ise, bunların Peygamber (sallallahualeyhınsd^ lemjden sadır olması caizdir. Bilhassa, düşmanın tedbir almamasıivn savaşlarındaki tedbirlerini gizli tutması gibi maslahat kasdı ile olan h suslarda. Ve yine, kendisiyle ümmetinin hoşnud olması, sahabelerin den mü’minlerin kalblerini fethetmek, onlara karşı olan sevgisini teki etmek, onlara sevinç vermek için ümmetiyle şakalaştığı ve latife yaptıj gibi.
Nitekim sahabelerinden bazısına şöyle demiştir:
—Seni mutlaka deve yavrusuna bindireceğim (622).
Yine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kocasını soran kadına: —Hani gözünde beyazı olan adam mı? (623) buyurmuştur. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)\n bu sözlerinin hepsi doğrudur. Çünkü her deve bir dişi devenin yavrusudur. Her adamın gözûndr de beyazlık vardır.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)c, Ey Allah’ın elçisisa bizle şakalaşıyorsun dedikleri zaman.” Peygamber Cja/Za/Zfl/ıuû/evlıİK sellem) şöyle buyurdu:
—Ben, şaka yaparım; fakat mutlaka gerçeği söylerim (624).
((>22) İmanı Ehu Duvııd, Sünen. Küabıi'l-lideb. U.ıbu M.ı Cac n’l-Mı/ah’da &ı«(r.ı)4a İmam Tırmızf, Sünen. EbvabU'l-Birri vc's-Sıla Babu Ma Cac fi'lMiuh'da l992Nol»&6İ Malık lıadîsini lahriç eimişlir.
(623)thn £hi'd-Dılnya‘twı Abdullah h. Schnıi'l-Fıhrrden lahriç etliğini /mamSiıddMitli SO'de kaydcimblir.
(624)İmam Tırmızl, Sünen. EbvabU’l-Birri ve’s-Sıla; Babu MaCaefi'li Mızah'dıflıııHiay (r a.) dan 1991 No.lu incini lahriç cımişiir. İmam Sıiyûıî (r.h.) İmanı ra/yrnnrnınMû'nst Ovval’da Ebu Hüreyre ve Um Ömer'den lahriç elliğini, senedin hascıı ceyyii olduğunu. Ma* Hl'dc beyan eımişiir.
PEYGAMBER’iN HUZURUND\ GÖRÜLEN.
Bunların hepsi haber babından olandır. Amma haber babından olma yıp da dünya işlerinde emir ve nehiy suretinde olanlar ise hilaf-ı hakikat bir şey söylemesi peygaıırber hakkında doğru olmaz. Peygamber (sal-lallahu aleyhi ve sellem) içinde aksini gizlediği halde, birine bir şeyi emretmesi veyahut nehyetmesi peygambere câiz olmaz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem} buyuruyor ki;
—Peygamber hain bakışlı olmaz. Nasıl olur da hain kalbi! olur? (625). Soru;
Öyle ise Allahü Teâlâ’nın Zeyd’in kıssasındaki;
*'(Ey Resûlüm!) hem o zamanı hatırla ki, Allah'ın kendisine (Islâm dinini) nimet verdiği senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğunuz. kimseye (Zeyd’e şöyle) diyordun: “—Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut, (onu boşama). Allah'dan kork". Nefsinde ise, Allah’ın açığa vuracağı şeyi (şayet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun. Halbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz. onu sana zevce yaptık ki, evlâtlıkların, ilişkilerini kestikleri zevcelerini nikâhlamakta mü'minlere bir günah olmasın, Allah’ın emri yerine getirilmiştir" (626), beyan buyurduğu âyet i kerimenin mânâsı nedir?
Cevap:
Bil ki, (ey okuyucu!) Allah sana ihsan elsin. Sakın Peygamber (sal-lallalıu aleyhi ve sellem)\n bu âyetin zahirî ifadesinden (anlaşılan husustan) berî olduğuna ve bir kısım müfcssirlerin zikrettikleri gibi, Zeyd’in karısını boşamasını islediği halde, ona karını boşama dediğine dair şüpheye düşme. Bu konuda en doğru olan müfessirlerin Ali b. Hüseyn (ra-dıyallahu anhjden rivayet ettikleri husustur. (Şöyle rivayet etmişti):
Gerçekten, Allahü Teâlâ Peygamberine (sallallahu aleyhi ve sellem) Zeyneb’in ileride kendi zevcelerinden biri olacağını bildirmiş idi. Vakta ki Zeyd, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)c karısı Zeyneb’i şikâyet etti. Peygamber (aleyhisselâm) ona:
‘‘—Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut, (onu boşama) Allah’tan kork" (627), buyurdu.
Allah’ın ileride Zeyneb’i nikahlayacağı hususunda kendisine bildirdiğini nefsinde gizli tuttu. Halbuki Allah, bunu, Zeyd’in Zeyneb’i boşaması ve peygamberin onu nikâhlaması ile açığa vuracaktı.
Bunun benzerini Zührî’den Amr b.Faid rivayet etmiştir. Diyor ki;
(f'2Mhngm Ebu Puvııd, Sünen, Kiliibıı'l-Hııdıııl. Babu'1-Hıık.mı fi men Incddc'de Saidh. Ebi iMui'üm lalıric clnıı>lır.
Kİ26) Ahzab Süresi, üyec 37.
estambul tours sundu..