estambul tours ve allah bilgileri34
bugün en güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki Deniliyor kı, senden eahiliyyci gıinlerinıtı ağırltgıtıı kaldırdık, anla-mmadır âyet-i kerime. Bitini Mekki rivayet etmiştir.Da/ıları şöyle diyoilar: Senin ie meşguliyetinden ve şeriatı talep etmendeki zahirî sc batın? hayret içinde kalmandan hâsıl olan ağırlığı giderdik. ta ki sana şeriatı verdik Bu mânâyı Ku^eyn nakletnıiştir.Bazıları da âyel-i kerimeye şöyle mânâ verdiler; Senin yüklendiğin şeriata ait işlerden korunması gereken hususl.uda seni korumak suretiyle senin yükıınii harincltık.“Sırlını çalırdatıp hıikmıişlu” sö/uniııı mânâsı, “az kaldı onu çatırdatıscriyordu” demektir.
Buna göre âyetin mânâsı, peygamberin ııiıbin vetten öneekı günahlarının bağışlanmasıdır, diyenlerin sözlerine binaen. Peygamber (sallallu-hu aleyhi ve scUem)\n kendisine peygamberlik gelmezden önee mubah olarak işlediği ve kendisine peygamberlik geldikten sonra haram kılınan hususlara önem verip onları gimah saymasından dolayı ıizerinc ağır gcimişlı, çunku Inınlardan koıkmuştu
Yahut da durum. Allahü l eâlâ’mn Peygamber (sallallahu alevhı ve selleınji günahlardan himaye etmesi ve onu korumasından ibaret olur kı, o günahlar larz-ı muhal peygamberden sadır olmuş olsaydı, sırtım çatırdatıp bükerdi veyahut, peygamberlik vazifesinden dolayı gelen ağırlık olur, veyahut da cahiliyet günlerindeki işlerden ve Allah’ın vahyinden korunmasını mıırad buyurduğu hususun korunmasını bildirmesinden kalbinin meşgul olması ve bundan dolayı üzerine ağır gelen hususlar olur.
Allahtı Teâlâ’nm:
"K) Peygamber! AMıılı seni affetsin...” buyurduğu âyel-i celîleye gelince:
Bu öyle bir iştir ki, bu hususla daha önce Allah’tan peygambere bir nehiy gelmedi ki, bu iş günah sayılsın. Allah bunu peygamber üzerine günah da saymamıştır. Hatta ilim ehli olan dahi bunu Allah’tan peygambere bir sitem saymaz.
Âyet-i kerîmeye bunun aksine mânâ verenler bir hataya düşmüşlerdir.
Nıfteveyh diyor ki, Allah peygamberi böyle sitemden münezzeh kılmıştır. Bilâkis peygamber iki işten birim yapmakla muhayyer kılınmıştır. Bilginler diyorlar ki. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) hakkında lahiy gelmeyen hususlarda islediğini yapmasında hiçbir beis yok idi.
Nasıl bir beis olur ki. burada Allahu Tcâlâ kendisine
dilediğin kimseye izin ver. Onlar için Allah'dan mağfirei dile. Şupbe)(* ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhanıellidir.” (551) buyuruyor Vakta ki Peygamber (sallallahıı aleyhi ve sellem) onlara izin vctdı Allah peygambere onların içindeki sırlan bildirdi ki, eğer peygamberor, lara izin vermemiş olsaydı, onlar zaten çıkmayacaklardı. Bu husustapc) gambere yapmış olduğu işten dolayı bir sitem yoktur.
‘‘Afa = Afclli" kelimesi burada "Gafcre = Bağışladı” mânâsınade-gildir. Bilakis burada ”afa” kelimesi Peygamber (sallallahıı aleyhi \t selleın)ın “Allah sizi, al ve kdlc zekâtından af elli." (552) sözündeki af mânâsınadır. Onlara zekât esasen vacip kılınmamıştır.
Yani, Allah size bu zekâlı vermenizi cmrctmemişlir. Bu tefsirin aynı, Kuşeyri’den de rivayet edilmiştir. Kuşeyrî diyor ki: Af ancak günahuu: olur diyen kimse Arapçayı bilmeyen kimsedir. Kuşeyri:
“Allah seni affetsin" âyetinin mânâsı, “Allah seni günahla karşıkarp-ya bırakmasm“dır, diyor.
Davudî ûe, o ancak izzet ve ikramdan ibarettir diyor. Mekki\x,0 Allah seni salih kılsın, Allah seni aziz kılsın gibi, söze başlamaktudiyor.
Semerkandi diyor ki; Âyet-i kerime’nin mânâsı:
“Allah sana afiyet versin’’dir.
Allahü Tcâlâ’nm Bedir esirleri hakkındaki şu âyetleri ise: “Hiçbir peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça (düşmanûs tün gelmedikçe), esirleri bulunmak (ve ondan fidye almak) vaki olIB^ mıştır. Siz, geçici dünya malını isliy orsunuz. Halbuki Allah, thirttı kazanmanızı diliyor. Allah azizdir. Hükmünde hikmet sahibidir. k|(r Allah’dan bir yazı (kader) geçmiş olmasaydı, aldığınız fidyedenddın mutlaka .size büyük bir azab dokunurdu” (553).
Bu âyetlerde Peygamber (sallallahıı aleyhi ve sellcm)ın günahlar"; lanması yoktur. Bilâkis peygambere has olan güzel ahlâkın beyanın peygamberler arasındaki üstünlüğü vardır. Peygamber (sallallahu j-leyhi ve sellem) de şöyle duyurmuştur:
—Benden önce (geçen peygamberlerden hiçbir) peygambere helâl kılınmayan ganimetler bana helâl kılınmıştır (554).
15501 I clih Sûresi, ûycı: 2. .1.
(551)Nur Sûresi, âycı 62.
(552)hmım Tırıııızi. Sünen. l;lnabu'/-/clvâi' tinhıı M.ı Cne fı /ckalı’r-Zchcl'ıvt't'eıU 620 No ile Hz. /t/ı (r.a.) dan. İmam Ehu Dııvııd. Sünen. kılabu'r-Zckdı Habun fıZcliiıVSatlt Hz. Alı tlv.v.) den. İmam llm Mâce, Sünen 8. KııabûV-Zckâl -i. B.abu Zctiıri-VırUu;'.'' /clıcbi'dc 1790 No,tu lıadis ınelninl Hz .Mı (k.v.) den lalınc etmıricıdır.
‘‘Siz geçici dünya malını isliyorsunuz. Halbuki Allah, âhireti kazanmanızı diliyor” mealindeki âyet-i kerimenin mânâsı nedir? Şöyle cevap verilir:
Bu hitaptan mıırad.ashabdan dünya malını isteyenlere ve bütün arzusu yalnız dünya malına yönelen ve dünya malının kendisi için çoğalmasını isleyenleredir. Yoksa bu hitaptan nuıradl’cygambcrf^.s«//cj//<//JW aleyhi ve sellenı) ve ashabından ilen gelen (manen) eşralıan olanlar değildir.
Halta Dahhak (radıyallahu a/ı/ı?’tan rivayet edilmiştir ki;
Âyet-i kerime Bedir savaşında müşrikler yenilgiye uğrayıp, Müslüman-lar savaşı bırakarak ganimet toplamaya ve müşriklerin ölülerinin üzerlerinde bülunan silah ve saireyi almaya kalkıştıkları vakit nazil olmuştur. Halta Hz. Ömer düşmanın bu durumu fırsat bilerek Müslümanların aleyhine bir hile düşünmelerinden ve Muslüinanlara bir kötülük gelmesinden korktu.
Bundan sonra Allahü Tcâlâ:
‘‘Eğer Allah'dan bir yazı (kader) geçmiş olmasaydı..” diye buyurdu.
Mufessirler âyet-i kerimenin mânâsında ihtilaf eltiler; bir kısım, âyetin mânâsı şöyledir diyor: Eğer benden, hiçbir kimseyi azap etmem, ancak nehiyden sonra azap ederim diye bir yazı (kader) geçmemiş olsaydı, sizi azaplandırırdım. Bu, esirler hakkında icra edilen muamelenin ma-sıyet olmasını nefyeder.
Bazı müfessirler ise şöyle mânâ veriyor âyet-i kerimeye:
Eğer sizin Kur’ân’a imanınız olmasaydı ki, o (Kur’ân) bütün kitaplardan mukaddemdir. (Rütbe itibariyle) ve onunla affa müstahak olmasaydınız, ganimetlere koşup onları toplamanızdan dolayı azap görürdünüz. Tefsir ve açıklanması ve teyid edilmesi bakımından bu söz şöyle denmekle de ziyadeleştirilir: Eğer Kur’ân’a iman edenlerden ve kendilerine ganimetler helâl kılınmış kimselerden olmamış olsaydınız, ganimetlere tecavüz edenler azaplandırıldığı gibi, siz de azaplanırdınız.
Bir kısım müfessir de diyor ki:
Eğer Levh-i Mahfuz’da ganimetin size helâl olduğu yazılmamış olsaydı, siz azap görürdünüz. Bunların hepsi günah ve masıyct olmasını nefyeder. Çünkü, kendisine helâl kılınmış olan bir şeyi yapan kimse Allah’a isyan etmiş olmaz.
Allahü Teâlâ büyuruyor ki:
‘‘Arlık elde elliğiniz ganimellen helâl ve hoş olarak yeyin ve Allah’-dan korkun. Gerçeklen Allah çok hağışlavırıdır, çok merhamellidir” (5.-Î5).
Halta Peygamber (sullaUahıı aleyhi ve sellemfm (esirleri öldürmesiyle fidye alması arasında) muhayyer kılındığı rivayet edilir. Hz. Ali’den (radıyallahu anh) rivayet edilmiştir, demiştir ki:
“Cebrail (alcylıissclâm) Bedir nunu l'eynamber (sallallahu aleyhivj sellcnı)e gelerek şöyle dedi:
—Esirler hakkında ashabını muhayyer bırak, islerlerse oldürsunin. dilerlerse fidye alsınlar. (lUı) gclccck yıl öldıırdüklcri kâfirler adedınct kendilerinden öldürülmek şartıyla (olacaktır).
(Biz) fidyeyi ihtiyar ediyoruz. (Gclccck sene varsın bizden) onlann «İr-dince insan öldiırülsün.” rledilcr (55fı).
Bu bizim söylediklerimizin doğruluğuna ve onların ancak kendilerine izin verileni yaptıklarına bir delildir. Lâkin, bazı bilginler iki vcchın en zayıfı olana meylettiler ve dediler kı, onlar için daha yararlı olan fidye değil, esirleri öldürmek idi. Bunıın için (yani esirleri öldürmeyi ter kedip fidyeyi tercih ettikleri iyin) kendilerine sitem edildi ve kendilerine görüş ve seçmelerinin zayıf olduğu, başkalarının görüş ve ihtiyarlannın doğru olduğu beyan olundu. Bunların hepsi âsi ve günahkâr değillerdir, (Çünkü hepsi mUetehid idiler). Bu tevile Taberi işaret etmiştir.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellcm)m bu konu hakkında:
“Eğer gökten azap inmiş olsaydı, Ömer'den başkası o azaptın kurtulama/dı" (557),
sözü Peygamber (aleyhısselâm)\n, Ömer (radıyallahıı anhiınte'yinıüs vib ettiğine, onun reyi ile dinin kuvvetleneceğine, dini izhar etme bakımından Ömer (radıvallahu unhM düşüncesini benimseyenlerin dz görüşlerini lasvib ettiğine, eğer azaba müstahak olmuş olsalardı buazab-dan ancak Ömer Iradıyullahu anhhn ve onun gibi düşünenlerin kurtulacağına işaret ediyor.
Resûhıllah (sallallahu aleyhi ve sellem) durumu Ömer (radıyallik anh)a hitap ederek izah buyurdu. Çünkü tutsakların öldürülmesine ilk işaret eden Ömer fradıyallahu anh) idi. Lâkin Cenabı Hak, ezelde bu husus onlara helâl olduğu için bu işlerinden dolayı onlara azap takdir buyurmadı.
Davûdî, diyor ki; Bu husus hakkında kesin bir haber sabit olmamıştır. Eğer sabit olmuş olsaydı. Peygamber faleyhısselâm) hAVmiînn bulunmayan bir şeye hüküm verdiğini sanmak caiz olmazdı. Bunun hakkında nasdan hiçbir delil yoktur. Bu hususta .Mlah, işi peygamberede havale etmiş değildir. Allahii Tcâlâ Peygamber laleyhisselâm)\\)mia münezzeh kılmıştır.
(.s.Sn) Imum Tınnızi. Sıını-ıı Flnalıu'^-Sıvor tlal'iı Ma tao lı K.i1İi’I-Uki.'i'c'l Ihü'Ji!'•' Mo tu hadisi Hz. \h (r a ) dan lalınv clım>liı (557) İlinim fluuhıı'l llıı/iılıiıtrııiıı '‘Rıısalıı Malık" adlı CM'nndeıalıiK'Clıii
Kadı lickr h. t’/-. l/« ‘ ıliyoı kı; Allalnı Tci'ılâ bu âyci-i kerime ile, l’ey-eamber (aleyhıssclâm)\\\ bu gıiruiumm Allah'ın keıulı^ine ganimetin ve lidşemn alınması hakkında e/.clde takdir buyurduğuna uygun olduğunu haber veriyor. Bundan önce: Ihn HadrcaıTnin öldürüldüğü, Abdullah h. Cahym askerleriyle karyılaylıkları manian esir düşen Hakem b. Keysan ve arkadaşı fidye alınarak bırakılmışlar idi (558).
Bu hadise Bedir savaşından bir yıldan la/la bir /aman önee olmuştu Allahu Tcâlâ bu işden dolayı onlara sitem etmedi. Bunların hepsi delâlet ediyor ki. F’eygambcr fale\hi$.selâm)\n esirler hakkmdaki işlemi basiretli ve isabetli bir görıışle se daha önce geyen örneğinin tıpkısı idi. Allahu Teâlâ bu hususları onların üzerine reddetmedi, bakat Allah Bedir hadisesinin büyüklüğü ve esirlerinin yokluğu iyin, Levh-i Mahfuz'-da bu hususu Müslümanlar iyin helâl kıldığını bildirmekle Müslümanlara verdiği nimeti ayıklamayı murad buyurdu Yoksa, Müslümanlara, hi-tab etme, yaptıklarının günah olduğunu beyan etmek suretiyle onları günahkâr kılmak iyin değil. Bekr b. Ala’nm sözünün mânâsı budur.
"\anma kor bir kimse geldi diye peygamber yu/ıınu asıp çevirdi. Ky Muhammedi Ne bilirsin, belki o arınacak, ^ahııt oğul alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti” (559).
mealindeki âyetlerde Peygamber (aleyhısselâm)a günah ısbat edecek hiçbir işaret yoktur Bilâkis Allah bu âyeı-ı kerime ile Peygamber (aleyhis-selâm/a, karşısına alıp ilgilendiği kimsenin iman edip arınacak olan kimselerden olmadığını bildiriyor. Bu hususta doğru \c evlâ olan, eğer ikıadamın hali sence bilinmiş olsaydı, âmâyı scyıp ona yönelmen ve onunla ılgilenmcndır buyuruyor Allah. Peygamber (sallallahu alevhı ve sel-lenı/ın, o kâfin karşısına alıp oıumla ilgilenmesi, Allahu Tcâlâ’mn kendisine teşri buyurduğu gibi Allah’a itaat idi, Allah’dan tebliğ idi, yoksa yaptığı iş Allah’ın emrine muhalefet olup masıyet değildir. Allahu Teâlâ’nın bu hususu beyan buyurması, iki kişinin durumunu bildirmesi, kâfire yapılan muamelenin kendi katında kıymetsiz, olduğunu ve; “Onun (Islârnı kabul etmeyip) temizlenmemesinden sana ne'.*” (560) sözü ile kâfirden yuz çevirmesini işaret buyurarak durumu peygambere bildiriyordu. Ebu Tcmmam'm şöyle dediği rivayet edilir: “Hoşlanmadı ve yüzünü çevirdi,” sözü ile Allah, Peygamber (aleyhısselâm)m yantndu bulunan kâfiri murad buyurmuştur.
Yulnu şu Hgucu yakluşmuyın. Sonra zâlimlerden »lursunuı,"ı^ /-Uiulen sonra. “Bunun üzerine ikisi de o abacın meyvesinden yrdi.ıj^ yerleri Rorunuverdi." ve “...Rableri onlara. Ben sizi o agavlvnmon memiş miydim?” (561) sözlerine ve Allalul Teâlâ’nın, “Adem, Rıbk nc baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı” (562).
kavl-i Celili ile Âdem (aU’yhıssclâmhn masıyelini sarahaten beyan t»;, yurmasma gelince; Allahü Teâlâ Âdem (aleyhisselâm}\n özrünü bıs, “And olsun ki, daba önce Âdem'e ahd vermiştik, fakat unuttu.o<ı azimli bulmadık.” (563) sözü ile bildirmiştir.
İbn Zeyd diyor ki; Âdem (uleyhısselâm) şeytanın kendisine dujitıa olduğunu ve Allahü Teâlâ’mn kendisine, “Ky Âdem! Doğrusubı(jo tan), senin ve eşinin düşmanıdır.” (564) sözü ile ahd \erdi|ınıuntıit
Âdem (aleyhisselâm) bu hususu Allahü Teâlâ’nın kendilerine şeyianıaçıi. | tan ayığa göstermekle unuttu denildiği de rivayet edilir. İbn Abbasdı, *
insana, kendisine ahd verilip de unuttuğu iyin insan denildi, diyor. Âda ile Havva’nın, kendilerine helâl olduğu iyin Allah’ın emrine muhaltfa etmelerini kasdetmediler, lâkin şeytanın kendilerine yaptı|ı yemintıl dandılar ve yalan yere kimsenin yemin etmeyeceğini zannettiklenmb şeytanın; “Doğrusu ben .size oğul verenlerdenim” (565) sözüne kiri rak muhaleretıc bulundukları da rivayet edilir. Bazı rivayetlerde .Âda (aleyhisselâmhn özrünün bu gibi hususlar olduğu kaydedilir.
İbn Cübeyr diyor ki; Şeytan. Allah adıyla onlara yemin etti,lâkı* lan aldattı. Mu’mın aldanır. Âdem (aleyhisselâm) muhalefetetmeıtfc yel etmedi, ancak unuttu. Bunun iyindir ki, .Allahü Teâlâ, "Bitoıdı, bir sabır ve sebul bulmadık.” (566) buyurdu kı. muhalefeti kasiedac duğunu görmedik demektir. Müfessirlerin ekserisi, âyeı-ı kerımtdi “Azm”ın işte ihtiyat ve sabretme mânâsına olduğunu söylerler.Âda (uleyhisselâm)\n ağaytan yediği zaman (Allah’a olan sev giden dolaıtla hoş olduğu da rivayet edilir. Bu görüş zayıf btr görüştür. Çunkiitir sarhoşluğu Allah sevgisinden olmayıp Cennet şarabından ise, AllahüTt âlâ Cennet şarabının sarhoşluk vermediğini beyan buyuruyor. ,hda (aleyhisselâm)ın ağaçtan yemesi unutma neticesi meydanageldı^uı bu işi masıyet sayılmaz. Eğer kendisine unutturulmuş iseyinenui olmaz, belki hata olur. (,'ımkıı unutan ile hata yapanın teklifhulr! dışında kaldığı hakkında ulemanın ittifakı vardır.
Şeyh Ehu Bekr h. Fûrek ve başkası diyorlar kı: .Âdem laleyhssstt yasak edildiği ağaytan yemesi kendisine peygamberlik gelmedmc
vaki olması mUmkUndUr. Bunun delili de, AllahU Teâlâ’nın şu âyci-i kerimesidir:
Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı. Kabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etli, ona doi^ru yolu RÖslerdi” (567). Bu âyet-i kerimede Allahtı Teâlâ, seçmenin ve doj^ru yola götürülmenin isyandan sonra olduğunu beyan ediyor. Belki de Adem (aleyhisselâm) ağaçtan te’vil yolu ile yedi. Yemiş oldugu ağacın kendisine yasaklandığım bilmediği halde yedi. Çünkü Âdem (aleyhisselâm), AllahU Teâlâ mutlak ağaçtan değil, özel bir ağaçtan yememizi, bize yasaklamıştır diye te’vilde bulundu. Bunun için deniliyor ki, Âdem’in tevbe etmesi, ancak tedbir ve korunmayı terkettiğinden dolayıdır. Yoksa Allah’ın emrine muhalefet ettiğinden dolayı değildir. Bâzı âlimler diyor ki:
Âdem (aleyhisselâm), Allah ağaçtan yemeyi, haram olarak bize yasaklamıştır diye te’vilde bulundu.
AllahU Teâlâ, “Âdem Rabbine isyan etti.’’ ve “Allah tevbesini kabul etti.” buyuruyor. Şefaat hadîsinde de, “Ağaçtan yemek şüphesiz bana yasak kılındı, fakat ben isyan ettim.’’ diye zikrediliyor. Bunlar Âdem’in gUnah işlediğine delâlet etmez mi?
Cevap: Bunlar ve bunlara benzeyenlerin cevabı inşaallah bölümün sonunda gelir.
Yunus (aleyhisselâm)m kıssasına gelince: Bu konu hakkında söylenenlerin bir kısmını az önce zikrettik. Yunus (aleyhisselâm)\n kıssasını ihtiva eden âyetlerde O’nun günah işlediğine açıkça delâlet eden bir şey yoktur. O’nun hakkında varid olan âyetlerde ise, kavminc öfkelenip çıkıp gittiği beyan ediliyor. Bu hususta düşüncelerimizi açıkladık. Yunus (aleyhisselâm)m azabın gelmesinden kaçarak, kavminden, Allah’tan izin almadan çıkıp gittiği için Allah kendisine sitem etmiştir deniliyor. Şöyle bir rivayet de vardır;
Yunus (aleyhisselâm) kavmine uğrayacakları azabı haber verdi. Sonra kavmi o azabdan af olundu. Bunun üzerine Yunus (aleyhisselâm) “Allah’a yemin ederim ki, onlann yüzüne yalancı olarak çıkamam,” dedi ve çekip gitti. Yunus (aleyhisselâm)m kavmi, yalan söyleyenleri öldürdüğü için. Yunus (aleyhisselâm)\n verdiği haber gerçekleşmeyince, kav-minin kendisini öldürmesinden korktuğundan kavminden çekip gittiği de rivayet edilir. Bazıları ise, peygamberlik yükünü yüklenmeye gücü yetmedi, bunun için çıkıp gitti diyor. Yunus (aleyhisselâm)\x\, azap geleceğini kavmine haber vermesinden de yalan söylemediğini geçen kısımda zikrettik. Bu rivayet edilenlerin masıyet olduğunu ifade edecek
ne bir âyet vardır, ne de bir hadîs. Bu hususta ancak zayıf olan ve j edilmesi mümkün olmayan rivayetler vardır. Allahü Tcâlâ’nın, "Hu ş o, (kavmine va’d ettiği azab gelmeyince aralarından çıkıp)yüklugm ye kaçmıştı" (568) sözüne gelince; müfessirler buna uzaklaştı mânkm veriyorlar. Yunus (aleyhisselâm)nn sözünü nakleden, "...Gerçekten; haksızlık edenlerden oldum.” (569) mealindeki âyet-i kerime ise, buâyj | teki "zulüm” bir şeyi kendi yerinden başka yere koymak mânâsınad,. j Bazı bilginlere göre bu, Yunus (aleyhisselâm)ın ya, Allah’ın izniolnat j sızın kavminden çıkıp gitmesi veyahut kendisine verilen peygamboli i yüküne gücü yetmediğinden çıkıp gitmesi, veyahut da, kavmine jajı 1 ile beddua etmesinden dolayı çıkıp gittiğini itiraf etmesinden iba/ettu I Nuh (aleyhisselâm) kavmine helâk ile beddua etmişti de o yüzden ma. haze edilmemişti. El-Vasitî ayetin mânâsında şöyle der: Yunusfiı/çlij selâm) Rabbini zulümden tenzih edip, suçunu itiraf etmek veaffıha) etmek bakımından zulmü kendine isnad etti. Âdem ile Havva'nın,“[j Rabbimiz, biz kendimize zulmettik.” (570) sözleri de bunun gibidir. Çûj kü Allah’ın onları meskenlerinin konulduğu yerin dışında başkabirjt. re koymasına sebeb kendileri olduğu gibi. Cennetten çıkanlmalannai sebeb kendileri olmuştur.
Davud (aleyhisselâm)ın kıssasına gelince: Bu husus hakkında ktni kitaplarını tahrif eden Yahudi ve Hıristiyanların tarihçilerinin şanpha müfessirlerin bize naklettikleri hususlara iltifat etmemek vacibdır.Bi nun hakkında Allah herhangi bir âyet göndermediği gibi, Peyganıbe (aleyhisselâm)dan varid olan sahih bir hadîs de yoktur. Allah’ın («/i celâlühu) Davud (aleyhisselâm) hakkında gönderdiği âyetler şunlardır
"... Davud sanmıştı ki, kendisine sırf bir imtihan açtık. HemtnRıb bine istiğfar elti, secdeye kapandı ve tevbe ile Allah’a yöneldi” (571).
“(Ey Resûlüm şimdi) sen onların dediklerine sabret ve kuvvetli İmli' muz Davud’u hatırla. Çünkü O, Allah’ın rızasına daima dönerdi”(i?;l Katâde, âyetin mânâsında, O Allah’a itaat edicidir demiştir. Buiefsir daha evlâdır.
İbn Abbas ve İbn Mesud diyorlar ki;
(Eğer Davud (aleyhisselâm) hakkında söylenen doğru ise) Davud(aiv hisselâm) kendi ümmetinden birine, "Karından benim için vazgeç.Bs
(568) Saffal Sûresi, âyei; 140. (569) Enbiya Sûresi, âyci: 87. (570) A’raf Sûresi, Znd Sûresi, flyel: 25. (572) Sad Sûresi, âycı: 17.