estambul tours ve insan ile din bilgisi77
evet arkadasalr sizlere en güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki Yapılması emr olunan işlerde, hâdiselerde birçok fâideler olur ki, akl bunu anlıyamaz. Hattâ, bu fâidelerin var olduklanna inan-m£iz. Bunların varlıklannı gösteren alâmetleri bildireceğiz. Ba’a ilâclarm az mikdarlan, ba’zı insanlan öldürdükleri hâlde, daha çok mikdarlan, başkalanna zarar vermiyor. [Bunun misâlleri (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbmda bildirilmiş ve buna (İdiyosenkra-zi) ve (Allerji) isrnleri verilmişdir.] Tecribe Ue anlaşılmış olan bu hâle çok kimse inanmaz. Aksini isbât etmeğe kalkışır. Peygamberlerin varlığına inammyan ve bunun için bir takım sebebler ileri süren eski yunan felsefecileri ve maddeye tapanlar da böyledir, Onlar, Allah ve Peygamber ve cin, melek, Cennet, Cehennem hakkındaki bilgileri, akllarınm erebildiği şeyler gibi sanıyor ve bu tasarladıklan şeyleri inkâr ediyorlar. Hiç rü’yâgörmemiş olana, rü’yâ anlatılsa ve bütün hislerin, aklın ve düşüncenin durduğu bir hâl vardır ki, insan bu hâlde iken aklın eremediği şeyleri görüyor denilse, inanmaz. Böyle şey olamaz der. Eğer denilse ki, dünyâda küçük birşey vardır. Bir şehre konulsa, şehrin hepsini yir. Sonra, kendini de yir denilse, hemen, böyle şey olamaz cevâbmı verir Hâlbuki bu sözler, ateşi, yangını ta’rîf etmekdedir. Dinlere ve âhı ret hayâtına inanımyanlar da bunun gibidir. Doğru sözlü olup ol madiği bilinmiyen bir fen adamı, kendi zan ve şübhesi Ue, belli ze mânda, bir felâket olacağmı haber verince, buna inanıyor ve ge rekli tedbirleri alıyorlar da, doğruluğu ile meşhûr olan ve mu’ci zeler gösteren bir Peygamberin haber verdiği dünyâ ve âhıret teh lükelerine inanmıyorlar. Çok acı ve sonsuz azâblara yakalanma mak için, tedbîr almıyorlar. Peygamber tarafından, fâideleri bildi rilmiş olan ibâdetleri, çocuk oyununa, deli hareketlerine benzetiyorlar.
Süâl: Felsefecilerin, maddecilerin ve tabîblerin haber verdikleri fâideli şeyler, tecribe ederek anlaşıldığı için, bunlara inanılır. Bu ibâdetlerin fâideleri tecribe edilmediği için, inanılmıyor.
C"'®' bildirdikleri ve tecribe deliklen şeyler de, estambul tours böyle ışı-Srislâmiyyetin bildirdiği çok şeylerin faideleri de görül
(Hâlbuki fen adamlarının, doktorların tecribe ederek fâideli îlannı anladıkları ve herkesin, bunlara inanarak kapışdık-çok para vererek satın aldıkları ba’zı teknik ve tıbbî ilâcla-lararlı oldukları sonradan anlaşılıyor. Bu ilâçların ismleri lis-hâlinde sağlık müdirliklerinden eczâhânelere bildirilerek, jB^lan yasak ediliyor. Böyle ilâçların fabrikalan hükümetler lafından kapatılıyor. Çok kıymet verilen ba’zı ilâclarm zararlı liuklarımn sonradan anlaşıldığı, günlük gazete haberleri hâli-sşeldigini görüyoruz. Antibiyotik denilen ve son senelerin en jmetli ilâdan olan, yüzlerce çeşid ilâcın kalb hastahğma ve mere sebeb olduklarını ve deterjanlı ba’zı temizlik maddele-M sıhhate zararlı olduklarını günlük gazetelerde yine oku-
İslâmiyyetin ahkâmının faideleri tecribe ile anlaşdmasa da, gereklerini yapmak akla uygundur. İlâdan ta-^ babası tabîb olsa ve babasınm başanlanm
işitmiş, hattâ gazetelerde okumuş olsa, bu genç has-Ic vp kendisini çok sevdiğini de bilse, babası kendisine
rse ve bunu içince hastalığının hemen geçeceğini, bunu çok jldı ®^^.^Sunu bildirse, ilâç, iğne yapılacak, canı yanacak
gunu bilse bile, çocuğun babasına nasıl cevâb vermesi akla uy-. D olur . Eğer, bu ilâcı ben tecribe etmedim. Hastalığıma iyi gele-guu bilmiyorum. Senin sözünün doğru olduğuna inanamıyorum “^rse, bu cevâbı akla uygun olur mu? Çocuğun böyle cevâb verme-'“D beğenen bir kimse var mıdır?
Siiâl: Bir babanın oğlunu sevdiği kadar, Peygamberin de ümmetini sevdiği ve emrlerinde ve yasaklarında fâideler bulunduğu, '‘esin olarak nasıl anlaşılır?
Cevâb: Babanın oğluna olan sevgisi nasıl anlaşılır? Bu sevgi, görünür, tutulur birşey değildir. Ancak, oğluna karşı olan 'DU’amelesinden, hâllerinden, sözlerinden anlaşılır. Akh başında olan insâüı bir kimse, Resûlullahm “sallallahü aleyhi ve sellem” Sözlerine dikkat ederse ve insanları irşâd için uğraşmalarmı ve herkesin hakkını korumakdaki titizliğini ve güzel ahlâkı yerleşdirmek için hıtf ile merhamet ile çalışmalarını bildiren haberleri inceler-1 luvı ^’jnmetine olan merhametinin, sevgisinin, babanın oğlu-e,(Jnun fazla olduğunu açıkça görür, iyi anlar. Onun
rîmdeki şaşılacak haberleri ve dünyânın sonunda olacak şeyleri bildiren sözlerini anhyan kimse, Onun, akim üstünS?'^ nan yüksek derecelere erişmiş olduğunu ve aklın erişemiYeİ' anhyamayacağı şeyleri anlamış olduğunu hemen görür. Böyle% Onun söylediklerinin hep doğru olduğu meydâna çıkar. Kur’ân-1 kerîmde bulunan bilgileri öğrenip düşünen ve Onun hayâtım ince-liyen insâflı bir kimse, bu hakikati açıkça görür. İmâm-ı Muham-med Gazâlî buyuruyor ki: (Bir şahsm Peygamber olup olmadığında şübhesi olan kimse, onun yaşayışını görmeli veyâ yaşayışını bildiren haberleri, insâfla incelemeUdir. Tıb veyâ fıkh ilmini iyi bilen kimse, tıb veyâ fıkh âliminin hayâtını bildiren haberleri incelemekle, onun hakkında bilgi edinir. Meselâ, imâm-ı Şâfi’înin fıkh âlimi veyâ Calinosun tabîb olup olmadığını anlamak için, bu ilm-leri iyi öğrenmek, sonra bunlann bu ilmler üzerindeki kitâblannı incelemek lâzımdır. Bunun gibi. Peygamberlik üzerinde bilgi edinen ve sonra Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerifleri inceliyen kimse, Muhammed aleyhisselâmm Peygamber olduğunu ve Peygamberlik derecelerinin en üstünde bulunduğunu iyi anlar. Hele, Onun sözlerinin kalbi temizlemekde olan te’sîrlerirü öğrenince ve hele Onun bildirdiklerini yaparak kendi kalb gözü açılınca, Onun Peygamber olduğuna îmânı, yakın hâlini alır. (Bildiklerine uygun hareket edene, Allahü teâlâ, bilmediklerini bildirir!) ve (Zâlime yar-dun eden, ondan zarar görür) ve (Sabâhları, yalnız teala-
nın rızâsını kazanmağı düşünen kimseyi, Allahü teâlâ, dünya ve âhıret arzûlarma kavuşdurur) hadîs-i şeriflerinin doğru olduğunu her zemân görür. Böylece, bilgisi ve îmânı kuvvetlenir. İmâmn zevki olması, ya’nî görmüş gibi olması, tesavvuf yolunda çalışmakla olur).
İslâm âlimleri, Muhammed aleyhisselâmm Allahın Peygamberi olduğunu çeşidli yollarla isbât etmişlerdir. Bunlardan birkaçını bildirelim:
Muhammed aleyhisselâm Peygamber olduğunu söylemiş ve sözünün doğru olduğunu bildirmek için mu’cizeler göstermişdir. Böyle olduğu, tevâtür ile, ya’nî sözbirliği ile bizlere kadar, haber verilmişdir. Mu’cizelerinin en büyüğü Kur’ân-ı kerîmdir.
Kur’ân-ı kerîm mu’cizdir. Ya’nî, Onun gibi söz kimse söyliye-mez. (Buna benzer siz de söyleyiniz!) diyerek, meydân okumuş-dur. Arabistânm meşhûr şâ’irleri uğraşmışlar, benzerini söyliye-rnemişlerdir. (Tür) sûresinin otuzdördüncü âyetinde meâlen, (Öyle ise, bir benzerini söyleyiniz!) ve (Hûd) sûresinin onüçüacü âyetinde, meâlen, (Onlara söyle ki, estambul tours kendimden söylediğimi sandığınız bu Kur’âmn sûreleri gibi, on
•r„iücüncü âyetinde, meâlen, (Kulumuza ^1 f“S âleyhisselâma] gönderdiğimiz Kur’â^a, ^ Serdiğ>n>“d®l ediyorsanız, sız de Ona ben-Bunu yapabilmek için butun guvendıkle-5,m isteyiniz. Buna benzer bir sûre söyleyemezsiniz!) '"imusdur O zemân, Arablar şi’re çok kıymet verirdi. Ara-lîçetldll sâ’itler yetişdi. Birbirleri ile şi’r yanşı yaparlardı. *^anlarla Ölünürlerdi. Kur’ân-ı kerîme benzer kısa bir sûre vebilmek için, elele verdiler. Çok uğraşdılar. Hâzırladıklan ;ri,Muhammed aleyhisselâma götürecekleri zemân, Kur’ân-ı inden bir sûre ile karşılaşdırdılar. Sûredeki belâgati iyi anla-liiın için, kendi sözlerinden kendileri utandılar. Resûlullaha iremediler. Bu zevallılıklan karşısında, ilm ile k2irşı koymak-;vazgeçip, kaba kuvvete başvurmakdan başka çâre bulamadı-Kılınca sanidılar. Müslimânlara saldırmağa başladılar. Resû-^ öldürmeğe karâr verdiler. Bunun i(çin hâzırladıklan plâm çekleşdirmeğe kalkışdüar ise de, târihde herkesin okuduğu gi-mağlûb ve rezîl oldular. Mubaınmed aleyhisselâmm böyle i\dân okuması karşısında ve böyle elele vererek uğraşmalan Mnda, bir sûre gibi vecîz, behğ bir söz söyhyebüselerdi. Resû-gelir, okurlar, gürültü, patırtı koparırlardı. Bu taşkınlıkla-ıllere yayılır, târihlere geçerdi. Bir konferansçının kürsüde öl-•nılmesi gibi, meşhûr olurdu. Bu başansızlıklan, Kur'ân-ı kerî-ciz olduğunu, insan sözü olmadığım açıkça göstermekde-
Siiâl: Meâl-i şerifleri, (Bir benzerini siz de söyleyiniz) gibi âyet-^ ve Muhammed aleyhisselâmm bu yolda meydân okumasım, p^kke şehrinin dışında bulunan şâ’irler işitmemiş olabilirler. Bel-r'de, menfe’at karşılığı, yâhud başka dürlü bir anlaşma veyâ bizim İşediğimiz bir niyyet ile bu işe karışmamış olabilirler. Meselâ, %un kuracağı devletde koltuk sâhibi yapılmakla aldatılmış olabi-''f'er. Yâhud önceleri Onun sözlerini küçük gördüler, cevâb vermeğe kalkışmadılar. Sonradan kuvvetlendiğini Ona inanca™ «>|aldığım görerek, cevâb vermekden korkdular. ^ âhud da. de-sâ’irler ma’îşet derdine, geçim sıkıntısına duşmuş olduldann-lan Lib v”L\e vakt bulamamış olabUlrler. Belk, de. cevâb ve-^n, cevaD vermegbaşarılan unutulmuş, sonraki ze-